07 Şubat 2007

misafircilik

Geçen hafta sonu çok bayılırmışım gibi misafirliklerle geçti. Aslında ben bu konuda çelişkili bir tipim. Mesela sevdiğim arkadaşlarım her gün bize gelsin, kah kah kih kih gülelim, geyik yapalım, yemek yiyelim, çay kahve içelim isterim. ama azıcık kıllandığım birini misafir edeceksek hayat bana zindan olur. Topu topu bir saat sürecek bir ziyaret veya basit bir akşam yemeğidir eninde sonunda, ama bütün günüm kasvetli geçer nedense. İşte geçen hafta sonu biri bizim ağırladığımız diğeri de nezaketen gitmek zorunda olduğumuz iki adet misafirlik vakası bu postun konusunu oluşturmaktadır. Bize gelenler aslında kuzen sayılırız, iki kardeş ve çocukları, senelerdir görüşülememiş, bir vesile olmuş, ufaklığı da görmek istemişler, buyurdular. Sadece bir saat uğrayacaklardı, telefonda bana "biz akşam da yemeğe gideceğiz aman fazla bişey yapma" dendi. Fazla bişey? Haa bişey yapılır di mi misafire (yuh yabani) onu da fazla yapmıycakmışım? Napcam ben ya hiç anlamam börek kek bilmem ne, bizim evde malum hiç olmuyor, napsam ki? bir tarif kitabından süper sağlıklı tam buğday unundan pekmezli falan bir kurabiye yaptım çay kahve ile yenir işte bi de börek mi açıcam dedim, sonra gelmelerine bir saat kala gözüme az göründü (ya da şu "fazla bişey" lafındaki "bişeyler yap, yani birden fazla çeşit olsun ama çok abartma" şeklindeki gizli ültimatom beni rahatsız etti) bir de çavdar unuyla çubuk kraker yaptım. bu elin ayağın birbirine dolaşması hali beni sinir etti. Noluyosa.. Sonra eve gelir gelmez bir şekilde bu evde kaça oturduğumuz sorgulandı. Ben insanlara aldıkları şeylerin, oturdukları evlerin veya maaşlarının direk sorulmasından acayip rahatsız olurum. Yani sana ne ki? Napıcan? Sana ne diye söyliyim böyle bişeyi? Bu veriden yola çıkıp nasıl bir sonuca ulaşmak istiyorsun ki bunu sorguluyorsun? Başa dönecek olursak; kısaca sana ne işte? Neyse cumartesi günkü kafileyi tatsız kurabiyelerimle cezalandırdıktan sonra pazar günü biz bir yere gittik. Bu seferde odada ne kadar insan varsa oğlanı şapır şupur öpmeye kalktı. Cinlerim tepeme çıkıyor bu bebek bulunca hemen yanağına öpücüğü kondurma işine. Öpme kardeşim ya benim çocuğumu, ne biliyim ben kim bilir ne virüsü var sende, ne öpüyosun hem o bakalım edilgen bir şekilde öpülmekten hoşlanıyor mu? Sevimli olmaya (nedense) oldukça gayret göstererek ahaliyi uyardım, yine tipin teki olarak kategorize edildim eminim ama pişman değilim. Ha bir de ev sahibesinin hazırladığı "ikramları" görgüsüzlük addedilmezse ibreti alem için saymak istiyorum: mercimek köfte, üç çeşit içle hazırlanmış börek, makarna salatası, patates salatası, kek, aşure, fındıklı kurabiye ve bir çeşit tatlı bi şey daha (aklım hafsalam almadı yani, artık sonlara doğru gözüm kararmış hatırlamıyorum). Utanç içerisindeyim velhasıl.

10 yorum:

kecilerin cobani dedi ki...

cumartesi gunu: nehehe, supersin sen. tam bugday unu kurabiyesi ve cavdar cubuklari. cok akillica, nehehe.. ya bi daa gelmezler ya da pastaneye ugrayip gelirler. (amanin, daha feci)(su cavdar unlu cubuk tarifini istiyorum)
pazar gunu : obareeeeyyy, sapirtt.. kimdi bu biz bi ziyaret etsek?
sizin simdi eve kac para giriyo toplam?
bi de aylik yiysi ve giysi harcamanizi alabilir miyim?

Köşenin Delisi dedi ki...

Yaşasın!! Sonunda kek-börek yapmaktan anlamayan ve hazzetmeyen, birden fazla çeşit sunabilenlere de hayret ve dehşet içinde bakan bir ben değilmişim, onu gördüm ve çok sevindim :))

jasmingreentea dedi ki...

keçi çobanı, çavdar unlu çubuk acayip kolay bişey, bizim ufaklık da çok beğendi hem dişlerini kaşıdı hem de yedi. 16 çubuk için tarif şöyle:
yarım çay bardağı tam çavdar unu
yarım çay bardağı+2 yemek kaşığı tam buğday unu (aslında bundan daha fazla gerekti bana)
1'er çay kaşığı karbonat ve krem tartar
1 tatlı kasıgı bal
bir tutam deniz tuzu
yarım çay bardagi ayran (ben sulu bir yogurt kullandım tuz da koymadım)
2 tatli kasigi tereyagi (ben 1 tatli kasigi koydum uzerine zeytinyagi ilave ettim- bence sirf zeytinyagiyla da olur)
karabiber
unları karbonat ve krem tartarla eleyip, bal, tuz, ayran ve yag ile le yapismayan bir hamur yapılıyor. bu kısım biraz zor olmakla beraber ben deneme yanilma ile tutturdum marifetli arkadaşlar için bi numara olacagini sanmam. hamur 5 dk yoguruluyor, bu hamurdan 16 esit parca yapılıp onlar da 25 cm uzunlugunda cubuklar haline getirliyor (tamamen iscilik meselesi) benim cubukla grissiniden epey ince cubuk krakerden kalın oldu fena olmadı. cubukların uzerine su suruluyor sonra da karabiber serpilip 170 derecede gevrekleşene kadar pişiyor. bu tarif beyaz unsuz ve sekersiz hamur isleri kitabından.

jasmingreentea dedi ki...

köşenin delisi, aslında ben yemek yapmayı severim. sadece bu misafire ev hanımlığı-hamaratlık sergileme aktivitelerinden hazzetmiyorum. acikcasi sebze yemeklerinde iyi sayilirim da ilgi alanima girmedigi icin kek, pasta, borek turu seylerde cok cok acemiyim.

yasemin dedi ki...

şey, keçilerin çobanının "şimdi sizin eve kaç para giriyo toplam" sorusunun cevabını merak etmiştim ben de. çok güldüm buna. direkt sormuş, böyle olması lazım bence de, lafı dolandırmaya gerek yok.

tipin teki :))

jasmingreentea dedi ki...

yasemin, benim ablam bu tip durumlarda çok "cool"dur tabiri caizse ve lafı sahane bicimde gediğine koyar. onun soyle bir yontemi var: bu tur munasebetsiz sorulara soranı dumura ugratacak cevaplar ver, katmerli eglen. mesela televizyonunuzu kaca aldınız sorusuna (yasanmıstır) "20,000 Dolar" de, inanirlarsa aylarca icleri iclerini yer. dunya daha iyi bir yer olur :))

kecilerin cobani dedi ki...

ahaa, bu stratejiyi h(k)ocam da guder. ben de ondan ogrendim ama beceremiyorum uygularken yuzum kizariya. o gun icinden ne gecerse ya cok minnak ya cok ucuk bi rakam soyler, bi muddet sessizlik olur. gercek miiiii, sakaa miiii diye biraz dusurlerken konu degisir bi daha soramazlar.
yasemin, cevap vermiyo bu yaaa..
cay, bana ne ayip, ayni kitaptan bende de var. acip yapiyomusun diye sormana gerek kalmadi. aldigin kitaplari degerlendir kardesim demek serbest.

kecilerin cobani dedi ki...

bisi daha diycektim, cok mesgul ettim pardon.
deniz kendini opturmeme konusunda cok basarili bebekliginden beri. kim olursa olsun ya itiyo ya cemkiriyo herkes de bu anasi gibi ceceron bisi diyip yaklasmiyolar korkudan. bi tek eski dekanimiza yapmadi o davranisi da literaturde yerini aldi.
yavruya 'seni sıkıştırıp şapır şupur opene bi tane gecirmek caizdir' deseniz cok mu vahsice bi anti-terbiye olur? o yoo, daha da iyisi onu opene sen bi tane gecir. zaten sen uyarici bi cumle kurunca gecirilmisten beter oluyolardir.
...
diye dusunuyorum.

yasemin dedi ki...

http://birfincanyasemincayi.blogspot.com/

böyle bir blog varmış, biraz önce rastladım, çok tatlı bir yer. ismi burayı hatırlattı. ben yasemin çayını pek sevmiyorum acı geliyor bana, sanırım demlemeyi bilmiyorum.

jasmingreentea dedi ki...

teşekkürler yasemin hakikaten hoş bir blogmuş. yasemin çayına gelince, normal siyah çay gibi "demini almasını" beklememek lazım, o zaman acı olabiliyor gerçekten. bir de cay miktarını az tutmak gerekiyor, yine siyah çay demlerken koyulan miktarı koyarsan acı olur. bir iki fincan için en fazla iki çay kaşığı çay koyup 3-5 dakika demlersen acı olmuyor. ve tabii ki yaseminli yeşil çay sade yeşil çaydan çok daha yumuşak.