19 Aralık 2006

seseka memurlarına esef

sabah SSK'da işim vardı. doğum parası dedikleri alıp işverene takdim edeceğim yüklüce parayı alabilmek için bir takım bürokratik saçmalıkları yaşamam gerekiyordu. nicedir erteliyordum sonunda yap da kurtul dedim erkenden gittim. sağolsun şirketin muhasebesindeki arkadaşlar hiç bir belgemin eksik olmamasını sağladılar da iş tahminimden kısa sürdü. ama gayet rahatlıkla on-line yapılabilecek bir işlem olmasına rağmen gizli işsizliğin doruğa çıktığı bir sistem. neyse şimdi sistemin kanayan yaralarını tartışamaycağım, ben daha çok oradaki memur arkadaşlara şişmiş vaziyetteyim. kimsenin suratına bakmazlar, aksiler, eğitimsiz ve kabalar, orada iş için bulunan kimseye yardım etmek gibi bir niyetleri yok ve de çok çok sevimsizler. eskiden şöyle düşünürdüm; sen de o kadar zor koşullarda çalışsan, kimbilir sabahın kaçında kalkıp ne tür bir vasıtayla işe gelsen, bütün gün birilerinin sigara içip şikayet ettiği bir ortamda sürekli aynı rutin işi yapıp dursan, kimbilir nasıl bir tip olurdun? ama sabah karşılaştığım manzara bu düşüncemi değiştirdi. insanın içinde olacak "insanlık", öyle yaşam koşullarıyla falan olmuyor.
olaylar şöyle gelişti: sırada 5-10 kişi var (ki çok çok makul), gelenlerin yaptıracağı işlemler sıradan ama oraya gelen çoğu kişi belli ki daha önce hiç bu tür bir işlem yaptırmamış, hiç bir yerde açıklayıcı bir yazı falan yazmıyor, bir takım odalar var harala gürele birileri kimsenin suratına bakmadan çalışıyor. benim sıra numaram geldi. görevliye günaydın dedim, tıss... ayrıca ters ters bakma...uzattığım belgeleri evirdi çevirdi kontrol etti, bir yazıcıdan bir başka belge çıkardı, uzattı, tıss..yine ses yok. ben ee? bakışı attım haliyle, lütfen arka masadaki başka birini işaret etti, genel kabul görmüş işaret diline göre o beye başvurmam gerektiğini anladım. "o bey"de de durum aynıydı, o da aynı şeyleri tekrar kontrol etti, asla konuşmadı, ben yılmadan günaydın ve teşekkür ederim demeyi sürdürdüm, o da beni yan masadaki bir hanıma yönlendirdi, tıss eşliğinde tabii. yan masadaki hanım (allahım en kötüsü oydu) tabii ki günaydınıma cevap vemedi, suratıma bakmadı, aynı şeyleri kontrol etti (karikatür gibi değil mi ama aynen böyle), suratıma bakmadan imza attı ve bu kimin diye kağıtları havaya uzattı, aldım, herhangi bir izahat yok, "ee?" dedim artık sabredemeyerek, "şimdi ne yapmam lazım?", suratındaki o kararmış lanet bakışı herhalde bu geceki kötü rüyamda yeniden göreceğim, "vezneye" dedi. bu nasıl bir kelime tasarrufudur! her neyse vezne ve muhasebe bölümlerinde de insanı şişiren işlemler ve benzer tavırlar devam etti, işim bitti, çıktım.
sonra düşündüm. bizim plazada tuvaletleri temizleyen bir görevli var. özel bir temizlik şirketinin elemanı, devlet memurundan fazla para kazandığını sanmıyorum. işi ne dersek belli işte, akşama kadar temizlik. kimsenin ona fazlaca günaydın teşekkürler dediğini de sanmam. ama bu görevli sizi temizlik sırasında sırada beklerken görürse muhakkak "sizi de beklettik kusura bakmayın" der, geçerken yol verir "buyurun" der, kibarca güler. şimdi bu adamın hayat koşulları çok mu kolay? işini çok mu seviyor, ilkokulu bitirmiş midir?
bundan sonra ilk devlet dairesinde işim olduğunda (bir kaç sene olmamasını tercih ederim tabii) hatırlayacağım: "nezaket borcum mu var size?"

1 yorum:

endiseliperi dedi ki...

insanın kendini terbiye etmesi ile ilgili sanırım.ve jasmine şaşırtıcı ki, insanların büyük çoğunluğu sevgisiz, yıkıcı, kaba ve tahammülsüz. evet hayat çok kışkırtıyor insanı kötü olmaya, ama bir yere kadar.

seinfeld'in bir bölümünde, bir banka, size merhaba, nasılsınız, demezse elemanı, bankanın 100 dolar ödeyeceğine ilişkin bir reklam yapıyordu hani bir bölümünde. Kramer de bunu kullanıp para sızdırmaya çalışmıştı hani:) Belki öyle cezalar öngörerek cebren ve hileyle kibar olmak öğretilebilir bu insanlara. Oysa biz ne tatlı dilli, kibar bir memlekettik, ne kadar azalıyoruz yahu.

Kötü bir gün geçirmişsiniz, gerçekten. Ama kurtulduğunuz için de sevinmelisiniz.

Sevgilerimle.