02 Nisan 2010

beş dakka mola

Birinci ayı devirdik Allahın izniyle. Önce yolunda gidenler:

Kız gayet güzel kilo aldı ve boy attı. Süt performansı yerinde. İlk günlerde süt meselesi beni pek ağlatmıştı acıdan, şimdi tuhaf kaçacak ama azlığından değil fazlalıktan. Arz talep dengesizliği nedeniyle hastane pompası kiralamak zorunda kaldım. İkincilerde böyle olurmuş. Neyse şimdi oturdu, ya ben kızın istediği kadar süt üretiyorum ya da o üretileni tüketebiliyor, pompa geri gitti. Zaten emmeyi bilerek doğdu velet, tam bir profesyoneldi, hiç bocalamadı. İleride anlatılacaktır kendisine (ne yapacaksa, annem de amma manyak oluyo bazen ya diye bakar öyle suratıma herhalde).

Bahar geldi. Bol bol geziyoruz kızımla, Belgrad Ormanı, Hıdiv Kasrı, Boğaz, Yıldız Parkı gitmediği yer kalmadı. Şimdi de 28. gününde yakalandığı nezlesini atsın diye balkonda oturuyoruz. Abinin burun bütün kış musluk gibi aktığı için kıza sıra gelmesi an meselesiydi. Kırkı çıkmadan kaptık ilk hastalığı. Serum fizyolojik, aspiratör ve bol serin hava. Ve de bol anne sütü.

Gelelim saç baş yolduran konulara.

Evin büyüğü daha iyi. Ancak durum hala zor. İnatlaşma ve hıçınlık biraz yumuşamaya başladı, yemek saatlerinde ise artık hiç mi hiç ne yediğiyle ilgilenmiyoruz ve de bu şekilde yiyor işin komik tarafı. Ama bana karşı çok zalim (o da benim için böyle düşünüyor galiba), bakıcısını benden çok sevdiği düşüncesi beni kahrediyor bu aralar. Bir iç ses “saçmalama sen annesisin, o nasıl senin için bir taneyse sen de onun için bir tanesin” diyor, diğer iç ses “Ee çocukla bakıcı mı daha iyi oynuyor sen mi? Kim ilgileniyorsa onunla ilişkisi daha iyi işte” diyor. Çalışan annelerin hep söylediği “Annelik = suçluluk duygusu” lafını ben ilk defa idrak ettim bu yıl. Bugüne kadar hiç suçluluk duymamıştım şu an ikisi için de suçluluk hissediyorum. Bu yetersizlik ve suçluluk duygusundan daha lohusa depresyonuna sıra gelmedi ama gözyaşı kanalları da aynen süt kanalları gibi bu aralar. Daima dolu…

Oğlan emzirmeme tahammül edemiyor. Geçen gün bunu açıkça söyledi. Ona emzirmenin neden zorunlu olduğunu anlatmaya çalıştım ama hislerinin değiştiğini zannetmiyorum. Anne sütünün tadına daha ilk hafta kaşıkla bakmış ve nefret etmişti ama o emzirme faaliyetinden ve bebekle bu kadar vakit geçirmemden hoşlanmıyor. Konuyla ilgili olarak pek sevdiğimiz çocuk doktorumuz “küçük zaten ona baka baka büyüyecek siz bunu boşverin büyükle ilgilenin” dedi. Okuldaki pedagog “Artık hayatınızın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını, öyle bir beklentiye girmemesini ama onu eskisinden farklı sevmediğinizi ona anlatın, hiçbir şeyi bildiğini varsaymayın onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin ve gösterin. Bebek küçük olduğu için anneye çok ihtiyacı olduğunu, bu durumun hep böyle sürmeyeceğini ve onun babaya verilmesi bebeğinde anneyi alması gibi bir durum olmadığını izah edin.” dedi. Babası da “Daha ne yapacaksın?” dedi (kısa bir cümle belki ama beni pek rahatlattı). Elimden geleni yapıyorum, yapmaya çalışıyorum yine de büyükle ilişkimizin eskisi gibi olmadığını söylemeliyim. Bazen elimden bir şey de gelmiyor. Tam beraber bir şey yapalım diye oturuyoruz, ufaklık uyanıp ağlıyor. Hiçbir şey olmazsa şekerim düşüyor. Bir tarafta acıkmış ve ağlayan bir bebek, diğer tarafta daha karmaşık ihtiyaçları olan ve bunları daha karmaşık yollardan ifade eden diğeri, gündelik hayatın devam eden ritmi, idare edilecek bir ev, idare edilecek evde yaşayan misafirler ve idare edilecek bir adet şeker hastalığı! Bazen bütün ziller aynı anda çalmaya başlıyor ve ben bir saniye mola istiyorum. Akşam saatlerinde çok organize ve seri olmam gerekiyor, büyükle beraber akşam yemeği, iki veletin arka arkaya banyo ve yatma merasimleri sonunda bir bakıyorum pestilim çıkmış. Eve yardım edecek insanlar var, ediyorlar da, ama büyüğü tamamen onlara bırakmak istemiyorum. Herhalde bu işler yoluna girecek, ben daha sakin daha organize olmayı oturtacağım. Herhalde yeniden eskisi gibi olacağız oğlumla. Tünelin ucunda ışık olmalı… Var desin biri.

1 yorum:

ibeking dedi ki...

ya jasmincim green teacim mailini kaybettim bulamıyorum desem kızar mısın? bu arada ne zaman hamile kaldın ne zaman doğurdun harikasın walla..pompalı bir arkadaşıma seni örnek göstereceğim ders alsın diyabetle çocuk nasıl doğurulur kısmına..sevgiler

ibek