23 Şubat 2010

küçük deniz kızı

Yaşımı aldıkça annemden ergenlikte duyduğum ve bana afakanlar bastıran lafları söyler hale geldiğimi fark ediyorum. Hayatta hiç büyük konuşmamak lazım (bu laf da onlardan biri). Oysa ergen vakitlerde mühim olan “büyük” konuşabilmekti. Büyük konuşamadıktan sonra konuşma daha iyiydi. Halbuki ne zaman büyük konuşsam hep sonradan yedim o lafları ben.

Gençliğin uzun bir döneminde, ne evlenirim ne de çocuk sahibi olurum derdim. Çocuklara karşı özel bir sevgim bile yoktu. Neye karşı vardı ki zaten, velhasıl duygusal olarak çalkantılı idi epey benim gençlik yılları. Gün oldu devran döndü, karşıma biri çıktı, dört sene çıkmamış gibi yaptım, en sonunda bir an geldi ki daha fazla direnemedik ikimiz de. Tanıştıktan beş sene sonra birbirimizi sevdiğimizi anladık, 7-8 ay sonra da evlendik (jetonlu telefonlar vardı eskiden hala var mı ki?). Olacağı varsa olsun diye girdim bu evlilik işine ama iyi ki girmişim herhalde uzun uzun düşünsem taşınsam vazgeçer ve yanlış karar verirdim. Çocuk sahibi olma isteği ise kendini gümbür gümbür hissettirdi. Yaklaşık dört sene önce oğlum doğdu. O doğduktan sonra da “ikinci çocuk mu, olacak iş değil, nasıl yetişirim, oğlum kadar sevip ilgilenebilir miyim, ilgilenemeyeceksem ne diye doğurayım, olacak iş değil, aman bi dursun..” deyip durdum. Ama bir gün geldi ki aynen oğlumu istediğim zamanki gibi içimde bir ses “bir bebek daha istiyorum, olmazsa sanki hayat bomboş kalacak” demeye başladı. Biz de sanki istemek bitirmenin yarısıymış gibi her bir şeyi boş verip (sağlık, vakitsizlik, bakabilir miyiz kaygısı) aldık ikinci çocuk kararını. İlki kadar kolay olmadı, şeker hastalığı ilk zamanlardaki gibi kolay zapturapt altına giremedi, bir sene geçti nihayetinde doktorumdan izin alabilmemiz için ve bu yaz bir minik kız yola çıktı. Şimdi doğumuna tam 1 hafta kala “ben nasıl iki çocuklu bir kadın olacağım?” gibi düşünceler aldı beni. Öte yandan büyük bir sabırsızlık da var bir an önce kucağıma alıp koklamak için.

İkici çocuğun hamileliği ilkine benzemiyor(muş). Başından sonuna zordu, beni mahvetti. Kız çocuk sahibi olmak da oğlan çocuğu sahibi olmaktan daha zor olacak herhalde. Zaten ben öteden beri es kaza huyu suyu bana benzer diye kız yerine oğlan olsun isterdim. Kendime benzeyen bir kızla uğraşmak beni korkutuyor ne yalan söyleyeyim. Üstelik bir kız çocuğuna da iyi rol modeli olabilir miyim ondan da emin değilim. Mesela hiç düzenli tertipli bir tip değilimdir. Bir arkadaşımın dediği gibi kılık kıyafet, bakım işlerine “ihtiyaca binaen” (yani yumurta kapıya dayanınca) girerim ve hayatımı da hiç güzel organize edemem. Yani şimdi beni örnek alırsa ileride kesin beni suçlar bu kız. 4 yaşındaki abisinin küçük kıza nasıl alışacağını, ona yardımcı olup olamayacağımı da merak ediyorum. Bu da baş etmesi ve altından kalkması gereken bir durum olacak.

Bebek eşyaları da pek tatlı, unutmuşum. Şimdi biraz uyumaya gideceğim. Gelecek haftadan itibaren yeniden zombi günler beni bekliyor.

3 yorum:

yasemin dedi ki...

aaaa! tebrikler üstelik de kız :) yeniden yazmana çok sevindim, umarım fırsatın olur ve devam edebilirsin :) sevgiler.

Filiz Morkoç dedi ki...

İlk kez okuduğum bir blogtaki ilk yazıya bayıldım .. Ne güzel bir özeleştiri olmuş.. Biz de benzer korkular içindeyiz, hayırlısı olsun.. Küçük deniz kızına sağlıkla kavuşmanızı dilerim..

jasmingreentea dedi ki...

yasemin, teşekkürler... yeniden yazmaya en müsait (!) zamanda başladım herhalde.. yazmaya çalışacağım bu sefer, unutmamak için.
aklımdakler, hoşgeldin, teşekkür ederim. sana da iyi bir hamilelik geçirmeni dilerim.